Migren ve fiziksel egzersiz arasındaki ilişki

Fizyodemi May 2023


Migren ve fiziksel egzersiz arasındaki ilişki


Migren, Avrupa nüfusunun yaklaşık%15'ini etkileyen en yaygın nörolojik hastalıktır. Genellikle baş ağrısı fiziksel aktivite ile ağırlaşır. Dahası, migren, iş ve sosyal hayattan devamsızlığı ve toplumdan sosyal izolasyon sonucu kopmaya neden olabilir. Ayrıca, kalp-damar hastalıkları için risk faktörüdür. 

 

Fiziksel egzersiz ve migren arasındaki ilişkiler - epidemiyolojik kanıt

Varkey ve arkadaşları dünyanın en büyük epidemiyolojik çalışmalarından birini yaptı. Bireyler kullanan Nord-Trøndelag Sağlık Araştırması (HUNT), ileriye dönük ve kesitsel bir tasarım kullanarak iki bölüme ayrıldı. Çalışmanın birinci bölümünde (1984–1986), baş ağrısı ve analjezik ilaçsız olarak nitelendirilen toplam 22.397 katılımcı, egzersizle ilgili bir anketi yanıtladı. On bir yıl sonra katılımcılar fiziksel aktivite ve baş ağrısı ile ilgili bir ankete cevap verdiler. Fiziksel olarak aktif bireyler, fiziksel olarak aktif olmayan kişilere göre daha az migren dışı baş ağrısı rapor ettiler.

 

Migren atakları için tetikleyici bir faktör olarak egzersiz - klinik kanıt

Chen ve arkadaşları 1963 adet adolesan dönemdeki gençle bir araştırma yaptılar. Migren olan gençlerde migren olmayanlara nazaran efora bağlı baş ağrısı çok daha fazla olduğu ortaya çıktı. Ayrıca bazı migren hastalarında mide bulantısı ve kusma ortaya çıktığı için egzersiz yarı da kesilmiştir. Ancak bu da şu soruyu akla getirmektedir: Ortaya çıkan bu baş ağrısı sadece egzersizden oluşan baş ağrısı mı yoksa egzersiz migreni mi tetikledi?

 

Migrenin akut durumundaki egzersiz


Bilgimiz dahilinde, neredeyse tüm çalışmalar, egzersizin profilaktik tedavi olarak etkinliğini araştırmıştır. Egzersizde migrenin akut tedavisi olarak tanımlanan veriler, prodromal evrede koşarak ataklarını bırakan auralı epizodik migreni olan 43 yaşındaki bir Kafkasyalı kadına ait vaka raporları şeklindedir. Başka bir vaka hikayesi, hızlı ve yoğun koşularla saldırıyı başarıyla durdurduğunu bildirmiştir.
Araştırmacı, egzersiz etkinliğinin kan damarlarındaki makro mekanizma ve migren atağına yol açan hormon dengesizliğini düzenleyen mikro mekanizma nedeniyle olabileceğini öne sürdü. Klinik gözlemlerden hipotezleri doğrulamak için klinik denemelere ihtiyaç vardır, bu tipte bir egzersiz bazılarında akut tedavi olarak kullanılabilir.

 

Fiziksel egzersiz ile migren arasındaki faydalı ve problemli ilişkilerde patofizyolojik açıklamalar / mekanizma teorileri


1) Migren ataklarının egzersizle tetiklenmesini açıklayan mekanizmalar

Nöropeptid hipokretinin işlev bozukluğu ile başlayabiliriz. Hipokretin, hipotalamus tarafından üretilir uyku ve uyarılmanın düzenlenmesinde rol oynar. Migren hastalarında hipokretinlerin çeşitli işlevleri bozulmaktadır ve bunu sonucu da aşırı uykululuk, yiyecek istekleri, esneme ve yorgunluk gibi migren atağı öncesinde görülen premoni semptom patofizyolojisi görülebilir. Hastalar sıklıkla uykunun migren atağını keseceğini söylemektedir. Buna ek olarak çalışmış olduğumuz triatletlerde hipokretin seviyesi değişmiş ve rahatsız uyku bildirilmiştir. Bu nedenle, kuvvetli egzersiz, hypocretin yolunun etkisiyle saldırıları teorik olarak başlatır

Laktat kaynaklı olumsuz enerji metabolizması : Anaerobik egzersizin yan ürünü laktattır. Manyetik rezonans spektroskopisi, yüksek migren sıklığının artmış beyin laktat seviyeleri ile ilişkili olduğunu göstermiştir


CGRP kalsitonin ile ilişkili bir nöropeptid olup, santral ve periferik sinir sisteminde yaygın olarak bulunan sinir yollarının damar genişlemesi ve duyusal iletimi ile sonuçlanmasına yol açar.
 Ağrılı durumlarda artar ve migren atakları sırasında salıverilir.

Egzersiz sırasında, CGRP seviyeleri yükselir ve geç başlangıçlı kas ağrısındaki artmış ağrı ile CGRP seviyesinin ilişkili olduğuna inanılır. CGRP seviyesi migren hastalarında egzersiz sırasında ölçülmemiştir, bu nedenle yoğun egzersiz programı uygulanan migren hastalarında eğer migren tetiklenirse bunun nedeninin CGRP olabileceğini düşünülmektedir.

 

2) Akut migren ağrısının şiddetlenmesi için mekanizmalar

Trigeminal sinirin perivasküler sinir afferentleri, özellikle meninkslerde arterleri çevreler. Ayrıca trigeminal sinirin perivasküler sinir afferentleri dokuyu hassaslaştıran pro inflamatuar maddelerin salınıma yol açabilir. Migren atağı trigeminal siniri uyarır böylece dokulardaki sensitizasyon artar. Bu nedenle, normal koşullar altında bile algılanmamış normal nabızlar, migren atağı sırasında ağrı olarak yaşanabilir. Bu durumda, kalp atış hızını ve / veya arter akışını artıran her aktivite, hastalar tarafından zonklayan ağrı olarak artan nabızlara neden olur.

Gerilim tipi baş ağrısı olanların aksine, migren hastalarının çoğu, migren ağrıları sırasında rutin fiziksel aktiviteden kaçınırlar ancak ital boğulma ile arteryel nabız arasında geçici bir ilişki bulunmaması, meningeal arteryel nabzın ağrı şiddetlenmesinde küçük bir rol oynadığını gösterir.

 

3) Migrende egzersizin terapötik etki mekanizmaları


Endojen opioidler ağrıyı module eder. Migren öncesi kişilerde bir ağrı oluşmadığı için endojen opioid seviyesi düşüktür. Migren atak şeklinde gerçekleştiği için
atak sırasında yeterli seviyeye ulaşmaz ve bu yüzde dolayı kişi ağrı hisseder. Endojen opioidlerin seviyesi ancak atak sonrasında yeterli seviyeye ulaşır.Egzersiz sonrası beta-endorfin oluşması için anaerobik eşiğin aşılması gerekir. Daha düşük yoğunluklu bir egzersizle programa devam edilirse egzersizin süresi 50 dakikaya kadar uzayabilir. Beta-endorfin, ön hipofiz tarafından üretilir. Ön ve postsinaptik opioid reseptörlere bağlanarak analjezi sağlayan bir endojen  opioiddir.
Periferik sinir sisteminde, P maddesinin salınımını engellediği ve böylece ağrı yollarının iletimini azalttığı görülürken, merkezi sinir sisteminde GABA salınımını engellemek için presinaptik etki gösterir. Bu hareketle ilişkili olarak aşırı dopamin üretimine neden olur.

Migren hastalarında sağlıklı kişilerle yapılan kontrollere kıyasla beta-endorfin seviyelerinin daha düşük olduğu bulunmuştur. Yapılan incelemelerde bu opioidin, kronik migren hastalarında daha da düşük olduğu bulundu. Yapılan incelemeler gösterdi ki beta endorfin seviyesini egzersizin arttırdığı bulunmuştur.

Köseoğlu ve arkadaşları, migren hastaları üzerinde bir çalışma yaptılar.Çalışma şu şekildeydi: hastalardan egzersiz yapmaları istendi ancak egzersiz migrenin olmadığı baş ağrısının oluşmadığı zamanlarda yapıldı ve maksimum kalp hızının %60-80ine çıkıncaya kadar devam edildi. 6 hafta süren bu çalışmada hastalardan haftada 2-3 kez 40-50 dakika süren egzersiz yapmaları istendi. Bu çalışmayı aura hastalığı olmayan 40 kadın üzerinde yaptılar. Beta-endorfin seviyeleri, egzersiz programından önce ve sonra çekildi. Egzersiz sonrası seviyenin egzersiz öncesine kıyasla iki katına çıktığı görüldü. Egzersiz, beta-endorfinin artmasıyla sonuçlandı, bu da şunu göstermektedir ki egzersiz yapan bireylerde daha az baş ağrısı ortaya çıkabilir.

Beyin kaynaklı nörotrofik faktör (BDNF), nöronların büyümesinde, farklılaşmasında ve hayatta kalmasında rol aldığı düşünülen büyüme faktörleriyle ilgili bir polipeptittir. BDNF'nin trigeminal ganglion nöronlarından salınması, CGRP gibi inflamatuar mediatörler tarafından indüklenir ve nöral yolakların değişmiş yol haritası ile sonuçlanır. Serum BDNF seviyesinin migren atakları sırasında interiktal döneme göre istatistiksel olarak daha yüksek olduğu görülmüştür.

Migren atağı sırasında BDNF seviyesinin yükseldiği görülmüştür ve BDNF’ nin merkezi sensitizasyonu arttırdığı bununda ağrı yollarını etkilediği böylece ağrını sürekli hissedildiği düşünülebilir. Deneklerde BDNF seviyesinin egzersiz sonrası arttığı görülmüştür.


Egzersiz sonrası yüksek BDNF seviyelerinin, nöronal kaybı önlediği ve hayvan çalışmalarında bilişsel işlev üzerinde olumlu etkileri olduğu düşünülmektedir.
Beta bloker ve anjiyotensin-2 inhibitörleri, migren için profilaksi olarak kullanılabilir.
Noradrenerjik nöronların locus coeruleustan nöronal ateşlemesinin azaltılması, GABA'nın periaqueductal gri maddeden ateşlenme oranının düzenlenmesi ve bazı serotonin reseptörlerinin tıkanması dahil olmak üzere çok sayıda eylem modu öne sürülmüştür. Bununla birlikte, kalp debisini ve kan basıncını azaltarak düzenli bir kan basıncını muhafaza ederken, bu profilaktikler, migren hastalarının serebral vazoreaktivitenin otonomik kontrolünü engelledikleri bilindiğinden migren aktivitesini önleyebilir.
 Egzersizin kan basıncı ve kalp debisi değiştirdiği böylece migren üzerinde profilaktik bir etkiye sahip olduğu kilit bir mekanizma olduğu düşünülebilir.


SONUÇ

Sonuç olarak, etkinlik, minimal yan etkiler, çoklu sağlık yararları ve maliyet tasarruflarının bu kombinasyonu göz önüne alındığında, egzersiz programlarının migren yönetiminde önemli olduğu görülmektedir.

Hazırlayan: Sefer Ali İnanıcı

  • Referans: Amin, F. M., Aristeidou, S., Baraldi, C., Czapinska-Ciepiela, E. K., Ariadni, D. D., Di Lenola, D., ... & Linde, M. (2018). The association between migraine and physical exercise. The journal of headache and pain19(1), 1-9.

Paylaş:

Yorumlar (0)

Bu yazıya henüz yorum yapılmamış.

bu içerikleri beğeneceğinizi düşünüyoruz

Campus Online Kariyer Rehberi

Fizyodemi

Daha fazla benzer içerikten haberdar olmak için abone olun

Size özel bir deneyim sunmak için yasal düzenlemelere uygun çerezler(cookies) kullanıyoruz. Detaylı bilgiye Gizlilik ve Çerez Politikası sayfamızdan erişebilirsiniz.