No products in the cart.
Romatoloji
Romatolojik Hastalıklar Açısından Anti-inflamatuvar Bir Tedavi Olarak Egzersiz
“Romatolojik Hastalıklar Açısından Anti-inflamatuvar Bir Tedavi Olarak Egzersiz-Myokin Düzenlemesi “
- Israrcı sistemik inflamasyon birçok inflamatuvar romatolojik hastalığın temel belirtilerindendir ve geniş bir klinik spektrumla ilişkilidir. Bu yüzden inflamasyonu bloklamak romatoloji pratiğinde temel köşe taşlarındandır.
- Romatolojik hastalığı olan hastalardan elde edilen epidemiyolojik kanıtlar kronik sistemik inflamasyonun kardiyovasküler riski arttırdığını ve kas yıkımı, anemi, insülin direnci, dislipidemi ve hızlanmış ateroskleroz ile ilişkili olduğunu göstermektedir. Tüm bunlara bağlı olarak hastaların fiziksel aktivite seviyesi negatif yönde etkilenir.
- Bu morbiditeler ile birlikte azalmış fiziksel aktivite inflamasyona katkıda bulunabilir ve ısrarcı bir kronik inflamasyon döngüsü (vicious cycle) oluşur.
- İnflamatuvar romatizmal hastalıklarda immünolojik toleransın sistemik olarak kaybıyla tetiklenen ortak bir patojenik mekanizma vardır. Lokalize, dokuya-özgü otoimmünite inflamasyonu arttırabilir ve dolaşıma sitokin salınımını etkileyerek ısrarcı sistemik bir inflamasyona sebep olabilir. Bu tür bir inflamasyon tip 2 diyabet, ateroskleroz, kardiyovasküler olaylar, demans ve anemi gibi kronik rahatsızlıkların gelişimi ile de ilgilidir. Benzer şekilde, bu tür rahatsızlıkların inflamatuvar romatizmal hastalığı olan kişilerde yaygın olması dikkat çekicidir.
- Kronik sistemik inflamasyon, sarkopeni oluşumu açısından potansiyel bir risk olarak tanımlanmaktadır. Sarkopeni özellikle Romatoid artritli, Sistemik Lupus Eritamatozus, sistemik skleroz, myozit ve ankilozan spondilitli hastalarda görülür. Dahası bu tür hastalar sağlıklılarla karşılaştırıldıklarında sıklıkla daha düşük alt ekstremite kas kuvveti ve aerobik kapasiteye ve daha yüksek seviye yorgunluğa sahiptirler.
- Fiziksel egzersiz nerdeyse tüm hücreler, dokular ve organlarda adaptasyon başlatabilecek benzersiz bir fizyolojik strestir. Fiziksel egzersizin etkileri arasında iskelet kası fonksiyonunda artış ve bu sayede kardiyovasküler, metabolik ve immün fonksiyonlarda iyileşme sayılabilir. Tüm bunlar inflamatuvar romatizmal hastalıklar açısından önemlidir. Egzersiz ile ısrarcı kronik sistemik inflamasyon döngüsü kırılabilir ve egzersizin direkt ve indirekt anti-inflamatuvar etkileri ile romatizmal hastalar fayda görebilir.
- İskelet kası myokin ismi verilen proteinleri salgılayarak diğer doku ve organlarla iletişim kurabilir. Yaygın olarak bilinen myokinler; IL-6, IL-7, IL-15, Lösemi inhibitör faktör (LIF), Brain-derived neurotropic factor (BDNF), Insulin-like growth factor 1 (IGF‑1), Fibroblast growth factor 2 (FGF‑2), Follistatin-related protein 1 (FSTL‑1) ve Irisindir.
- Çalışmalarda sitokinlerin hem egzersiz sırasında hem de enfeksiyon sırasında arttığı gösterilmiştir. Her iki durumda da sitokin miktarında artış görülse de egzersiz ile ciddi enfeksiyon sırasındaki sitokin cevapları farklıdır.
- IL‑6, çoğu romatolog tarafından proinflamatuvar olarak görülse de kaslardan salgılanan IL-6’nın anti inflamatuvar fonksiyonları olduğu yönünde kanıtlar bulunmaktadır.
- İnsan iskelet kası TNF (inflamatuvar bir belirteç) artışı olmadan IL-6 üretimi açısından benzersizdir ve genellikle yüksek şiddetli uzun süreli egzersizler (maraton koşusu) dışında yapılan egzersizler TNF artışına neden olmaz.
- Egzersiz sırasında IL-6 kana ilk salınan sitokindir ve kan mononükleer hücrelerinden anti-inflamatuvar etkisi olan IL-1 reseptör antagonisti (IL-1ra) ve IL-10 üretimini arttırır. Dahası, IL-6, IL-15 ve FSTL-1 gibi diğer myokinler, yağ dağılımı ve endotelyal fonksiyon gibi kardiyovasküler risk faktörleri üzerine de egzersize bağlı uzun dönem etkiler göstererek indirekt bir anti-inflamatuvar etkiye neden olabilir.
- Akut egzersiz sırasında dolaşımdaki IL-6 seviyesi 100 katına kadar çıkabilir ve toparlanma periyodunda azalır. Bununla birlikte yapılan egzersizin tipi de kana salınan IL-6 miktarını belirler.
- IL‑6 klasik proinflamatuvar bir sitokin olarak görüldüğünden IL-6 cevabı başlarda kas hasarıyla ilişkili görülmüştür, fakat sonraları yapılan eksentrik egzersizler ile (yüksek derecede kas hasarıyla ilgili kasılma türü) IL-6 cevabı ilişkili bulunmamıştır. Dahası, eksentrik egzersizler ile peak IL-6 seviyesine daha geç ulaşılıp, IL-6 seviyesinin daha uzun süre korunabildiği gösterilmiştir.
- İnflamatuvar romatizmal hastalığı olan kişilerde yapılan birçok çalışmada aerobik egzersiz ve dirençli egzersiz programlarının aerobik kapasiteyi, kas kuvvetini ve fonksiyonel yetenekleri arttırdığını ve yorgunluğu azaltarak, yaşam kalitesini arttırdığını göstermişlerdir.
- Geçmişte egzersiz hastalığı alevlendirebilir korkusu ile romatolojik hastalığı olan kişilere önerilmemiştir, şimdi ise bu hastalığın idaresinde kullanılabilecek anti-inflamatuvar bir ajan olarak kullanılabileceği ile ilgili genel bir fikir birliği bulunmaktadır.
- Özellikle dinamik ağırlık aktarma egzersizlerinden yıllarca kaçınılmıştır, son 15-20 yıldır bu hastalarda inflamasyonu agreve etmeden aerobik ve dirençli egzersizlerin güvenle yapılabileceği ile ilgili iyi kanıtlar literatüre kazandırılmıştır.
- Birçok çalışmada RA’lı hastalarda aerobik ve dirençli egzersiz programlarının, inflamasyonlu eklem sayısını, radyolojik hasarı, hastalık aktivitesini veya sistematik inflamatuvar belirteçlerini (CRP ve ESR) arttırmadığı, hatta bazı çalışmalarda iyileştirdiği gösterilmiştir. Bununla birlikte, egzersiz tedavisi başlamadan önce aşırı derecede eklem hasarı bulunan hastalara dikkat edilmesi gerektiği, bu tür hastalarda yüksek şiddetli dirençli eğitimlerin eklem hasarını arttırabileceğinin göz önünde bulundurulması gerektiği belirtilmiştir.
- SLE, AS ve sistemik sklerozlu hastalarda aerobik ve dirençli egzersizlerin güvenli olduğu (alevlenme veya ESR veya CRP seviyelerinde artış olmadığı) gösterilmiştir.
- İdiopatik inflamatuvar myopatili hastalarda dirençli egzersiz programının takiben kassal inflamasyonda bir artış bildirilmemiştir.
- Birçok çalışmada uzun dönem artmış fiziksel aktivite sonrası saptanabilen inflamatuvar belirteç miktarının daha az olduğu gösterilmiştir.
- Geçtiğimiz 20 senede araştırmalar egzersizin moleküler seviyede etkilerini anlamamıza yardımcı olmuş ve kasın endokrin bir organ olduğunu göstermiş ve kastan salgılanan maddelerin tanımlanması kasların diğer organlar ile nasıl iletişim halinde olduğunun anlaşılmasına sebep olmuştur.
- Sonuç olarak, egzersiz inflamatuvar süreçler üzerine direkt ve indirekt etkiler ile etki gösterebilir.
- Gelecekte yapılacak prospektif çalışmalar ile egzersizin sistemik ve lokal inflamasyon üzerine etkileri her hastalık grubu için daha iyi anlaşılacaktır.
Benatti, FB & Pedersen BK Nat. Rev. Rheumatol. 2015; 11: 86–97.